Adem Atalay, hamallık yapan bir babanın altı çocuğundan biri. Çocukluğu yoksulluk ve mücadeleyle geçmiş. Diyarbakır'ın Seyrantepe mahallesindeki tek göz evde sekiz nüfus tam 15 yıl elektrikleri dahi olmadan yaşamışlar. Adem Atalay o günleri aklından çıkaramıyor.
“Doksanlı yıllardı. Mum veya gaz lambasında aydınlanmaya çalışırdık. Çünkü çok yoksulduk. Ekmeği zar zor alır, katığı ise ancak bulduğumuzda yiyebilirdik. Yağ tenekesinde çay demleyip içtiğimizi hatırlıyorum. Yemeğimizi de ateş yakarak yapardık. İlkokula gidiyordum. Çok başarılıydım. Matematikte okul birincisiydim. Öğretmenlerim çok umutluydular benden ancak çok fakirseniz okul lüks olur. İlkokulu bitirdikten sonra mecburen bırakmak zorunda kaldım. Çünkü elim iş tutmaya başlamıştı ve çalışmak zorundaydım.”
Sıcakta sucu, serinde boyacı
İlk iş olarak Diyarbakır’ın kavurucu yaz günlerinde sürahisine doldurduğu soğuk suyu satarak girmiş iş hayatına. Serin mevsimlerde de ayakkabı boyamış. Diğer kardeşleri de benzer işlerde çalışarak hamal babalarının sırtındaki yükü hafifletmeye çalışmışlar.
“Ufak ufak kazanmaya başladık. İlk iş olarak evimize elektrik çektirdik. 15 yılın ardından evimizde ampulün yanması çok güzel bir şeydi. Tavandan yayılan ışığı dakikalarca seyretmiştik. Herkes çok sevinmişti. O sevinci sürdürmek için daha çok çalışmam gerektiğini düşündüm.”
Çıraklığa ilk adım
Seyrantepe mahallesindeki evlerinin yakınında bulunan ve tabelasında Almanya yazan binadan içeri girdiğinde önceleri çok korkmuş. Almanya’nın desteklediği ve çırak yetiştiren bu vakfa girdiğinde dinini değiştireceklerini ya da bir örgüte sokacaklarını düşünmüş. Ancak beklediği gibi olmamış. Çeşitli dallarda eğitimin verildiği bu merkezde motor tamirciliği bölümünü seçtiğini söylüyor Adem Atalay. Üstelik kurs süresince sokaklarda kazandığından daha fazla para kazandığını, bu nedenle başka işlerde çalışmak zorunda kalmadığını anlatıyor:
“Kursu ikincilikle tamamladım. Sadece kurs vermediler, aynı zamanda işe de yerleştirdiler. Sanayi sitesinde bir kamyon tamirhanesinde çalışmaya başladım. İlk çalışmaya başladığımda ustalarım çok şaşırdılar. Teknik bilgim iyiydi ve motorun her şeyinden anlıyordum. Çok sıkı çalışmaya başladım. Gelen kamyonu parçalara ayırıyor, tamir ettikten sonra yeniden topluyorduk. Bir işi başarabilme duygusu çok güzeldi.”
Hava filtresi
Birkaç yıl çalıştıktan sonra askere gitmiş Adem Atalay. Döndüğünde ise araç yedek parçaları satmak için küçük bir iş yeri açmış. Bir arkadaşı ona destek olunca önce Diyarbakır ardından tüm Doğu bölgelerine pazarlamaya başlamış. Pazarladıkları yedek parçaların büyük bölümünün yurt dışından ithal edilmesi kafasına takılmış. ‘Bazılarını ben yapamaz mıyım’ diye kendi kendine sorduktan sonra araştırmaya başlamış. Çünkü sattığı yedek parçalarından yüzde 5 ile 7 arasında kâr ediyormuş. En çok giden malzemelerin başında gelen taşıtların hava filtrelerini yapmak için de kollarını sıvamış:
“Çok araştırdım, inceledim. Kullanılan malzemeleri gözden geçirdim. Baktım temin edebileceğimiz ve yapabileceğimiz bir ürün. Ne kadar birikimim varsa kullandım. Karacadağ Kalkınma Ajansı’ndan da 110 bin lira hibe kredi alarak toplamda 8 yüz bin lira kadar bir miktara tesisimi kurdum. Geçtiğimiz yıl üretime geçtik. Önce Diyarbakır’a ardından Doğu ve Güneydoğu bölgelerine mal göndermeye başladık.”
Dalga geçtiler
Atalay, Diyarbakır’da hava filtresi üretildiğini duyanların dalga geçtiklerini söylüyor. Ama numune gönderdikleri tüm firmaların kısa sürede olumlu geri dönüş yaptığını söylüyor. Bölgenin ardından Marmara ve Ege bölgesi illerine mal göndermeye de başlayınca bir yılda tam 3,5 milyon ciro yapan Atalay şimdi Ankara’nın Doğu’sundaki tek, Türkiye genelinde ise 7 üreticiden biri.
Çıraklık merkezine geri dönüş
Adem Atalay, üretim tesislerini kurduktan sonra eğitim gördüğü çıraklık merkezinin kapısını yeniden çaldığını anlatıyor. Çalışanlarının bir bölümünü merkezden temin etmiş. İşlerini büyüttükçe de eleman ihtiyacını yine aynı merkezden karşılayacak.
Yeni hedef Avrupa
Avrupa’dan ithal edilen ve 57 Euro’dan satılan hava filtrelerini 47 Euro’dan satan Adem Atalay tesisini geliştirdikçe fiyatı 32 Euro’ya kadar düşürmeyi planlıyor. En önemli hayaliyse yurtdışına açılmak. Bunun için çeşitli hedefler koymuş kendine. 400 bin lira değerindeki iş makineleri ve kamyonların artık kendi ürettiği filtreleri tercih ettiklerini belirten Atalay önce ithalat hâkimiyetine son vermeyi, ardından ihracat ile Avrupa merkezli otomobil üreticilerine mal satmayı hedefliyor. Yoksulluk günlerini hiç aklından çıkarmıyor. Tek bir hafta sonu tatili yapmadığını anlatan Atalay, kendisini çıraklıktan patronluğa taşıyan süreci unutmadan mücadelesine devam edeceğini söylüyor.